“Devletin görevi, sağlık hizmetlerini ülke geneline yaymak ve çağdaş tıp olanaklarını yurttaşlara eşitçe ve en ucuz biçimde sunmaktır”.
Usta gazeteci Uğur Mumcu, 29 Temmuz 1989’da Aman Doktor başlıklı köşe yazısında kurdu bu cümleyi.
İşçi bir babanın çocuğu olarak 1990’larda hafızama yer eden pis, kalabalık, uzun kuyruklarda saatlerce beklenen hastane görüntülerinde bugün pek de değişen bir şey yok!
Hala kalabalık, eskisi kadar pis olmasa da hala çok da temiz olmayan, hala uzun kuyruklarda geçen saatler söz konusu…
Sağlık sistemimiz 2000’lerde devreye alınan Sağlıkta Dönüşüm adı altındaki performans sistemi ile hasta-doktor ilişkisinden çıkarılıp, müşteri- hizmet sağlayıcıya dönüştü!
Sağlık emekçilerine performansına göre maaş uygulaması getirilerek, ‘ne ka ekmek o ka köfte’ye kadar geldi iş!
Pandemi ise ne kadar yanlış yolda olduğumuz adeta yüzümüze sert bir tokat gibi vurdu! Bugün yüzümüze yediğimiz tokat sadece sağlık sistemimizde de olmadı!
Eğitimde de, tarımda da aynı şekilde yanağımızda sert bir tokat hissettik!
Sağlık, eğitim ve beslenme hakkı en temel insan hakkıdır!
Bu haktan mahrum bırakmak insanlık suçudur!
Ama işte bugünlere hazırlık yapmamak, geleceği planlamamak da mahrum bırakmak ile eş değer bir suç olmalıdır!
Ülkeyi yönetenler, yönetmeye talep olanlar geçmişten günümüze yaptıkları hataların bedelini ödemelidir!
Vatandaş olarak bizlerde seçimlerimizin bedelini ödüyoruz işte bugün yaşadığımız mağduriyetler ile!...
Takkeyi önümüze koyup düşünme zamanıdır!...