Mersin’in zehir tesisi Polipropilen Fabrikası’na karşı verdiği mücadeleyi ‘kazandık’ diye düşünüp rehavete kapılmamalıyıyız.
Bu çok ama çok tehlikeli olur.
Projenin sadece Çevresel etki değerlendirme (ÇED) Raporu iptal edildi.
Bu projenin iptali anlamına gelmemekte!...
Bizim bundan sonra da gözümüzü dört açıp olası tüm ihtimallere karşı ‘su uyur, düşman uyumaz’ mantığıyla tetikle olmamız icap eder.
Hele hele de çevremiz rant/yıkım projeleri ile kuşatılmışken.
Kaleköy hala açık bir yara! TOKİ eliyle açılmak istenen bölge için hala tam olarak bir şey yapamadık.
Liman desen her türlü itiraza, yargı sürecine rağmen Atatürk Parkı’nı yaşam alanımız olmaktan çıkaracak projesini hızla sürdürme peşinde.
Yani savaş hala devam ediyor…
Bugüne kadar daha çok televizyonlardan izlenen doğa katliamlarının bugün kendi köy, mahalle, parkı için söz konusu olduğunu gören halkımız umut ediyorum ki bir nebze de olsa bilinçlenmiştir bu yaşadıkları karşısında.
Umarım ders çıkarmıştır.
Çünkü Gözne, İnsu, Ayvagediği hala tehdit altında.
Sahiller desen Kıyı Kenar Kanunu’nun gözünün içine sokul sokula delik deşik edilmiş durumda.
Havamız desen tek bir cihaz ile yarım yamalak ölçülebiliyor…
Su kaynaklarımız yok olmuş, akıbetimiz belirsiz…
Tüm bunları göz önüne aldığımızda daha kat edecek çok yolumuz var demektir. Bu bilinçle gücümüzü birleştirmeli ve yola devam etmeliyiz.
***
Mersin’de belediye başkanları bir iletişim kanallarını bir de teknolojiyi kullanma konusunda çok iddialı.
Ancak gel gelelim bu marifetlerini bir tek bizimle paylaşmıyorlar…
Örneğin tamam pandemi var internet üzerinden de olsa hala 2 yıllık grev sürelerine ilişkin bir basın toplantısı düzenleyip bizimle buluşmuyorlar.
Neden?
Sanırım sormamızı istemedikleri çok soruya sahibiz!!
Ama korkunun ecele faydası yok, elbet bu sorular sorulacak!