Akdeniz ilçesi.
Mersin'in kökü, merkezi, kalbi.
Eskiden öyleydi.
Şehir büyüdü, gelişti, doldu, taştı.
Dört bir taraftan genişledi, komşu ilçelerle birleşti.
Yetmedi; deniz ile Toroslar bile iç içe girdi günümüzde.
Ama Akdeniz yerinde saydı.
Hatta geriledi.
Gelişmedi.
Tıkılıp kaldı dar bir çemberin içine.
Çoğumuzun doğup, büyüdüğü, gençliğini, orta yaşını geçirdiği Akdeniz bu gün olması gerekenin tersine can çekişiyor.
Şehir gelişiyor, Akdeniz geriliyor.
Şehrin ana dinamiklerinin merkezden kaçırılması, uzaklaştırılması en önemli etken.
Her alanda bu kaçışı görmek mümkün.
Önce insanlar başladı kaçışa.
Sonra resmi daireler.
Daha iyi, daha ferah mekanlara olan ilgi, dev AVM'ler sosyal yaşamı kopardı kent merkezinden.
En basit anlatımla olan bu.
Peki Akdeniz ne olacak.
Kırık, dökük, eski, hırpalanmış, geleceği belirsiz bir kent merkezi olarak mı kalacak?.
Gelişimin önünde durmak mümkün değil elbette.
Ama geçmişi korumak önemli değil mi?.
Mersin'in kalbinden söz ediyorum.
Tarihinden, hafızasından, bu şehri bu günlere getiren, var eden dinamiklerinden söz ediyorum.
Sosyal yaşam alanlarından, iki saatlik bir tur ile Mersin nedir sorusuna cevap bulunulabilecek bir kent merkezinden söz etmeye çalışıyorum.
Geçmişi korunmuş, geleceği düşünülmüş, yaşam kaynakları hareketli bir Akdeniz'den söz ediyorum.
Bir kaç örnek vereyim sizlere;
Yok edilmek istenen Çankaya İlkokulu.
İnsanların girmekten korktuğu Atatürk Parkı.
Müze olması gerekirken Jandarmaya verilen tarihi Hükümet Konağı.
Ortadan yine Jandarma binası ile kesilen Mücahitler caddesi.
Betona boğulan Aşıklar Parkı.
Koruyamadığımız, kullanamadığımız Orduevinin yanındaki Mersin'in en eski doğal plajı.
Gündüzleri bile dolaşmaya korktuğumuz, sosyal yaşamdan koparılmış balıkçı barınağı ve çevresi.
Trafik terörüne esir düşürülmüş caddeler, sokaklar.
Bölünmüş, parçalanmış şehrin en olmayacak yerlerine dağıtılmış resmi dairelerden geriye kalan boş binalar.
Belediye eli ile yok edilen Yoğurt Pazarı.
O tarihi evler.
Ahşapları sökülmüş, kiremitleri çalınmış, yorgunluktan, nobranlıktan nasibini almış, ölüme terk edilmiş o güzelim evler, konaklar.
Sizde yardımcı olun.
Örnekleri çoğaltalım.
Düzeltilmeleri, yaşatılmaları, geleceğe taşınmaları için güç birliği yapalım.
O güzelim sahil kasabasının ışıltılarının yine bizleri aydınlatabilmesi için destek verelim.
Yaşayalım, yaşatalım.
"Mersinli" olalım.
**
Sevdiğim Laflar:
"DÜNÜ OLMAYANIN YARINI OLMAZ!.."