Lafa direk gireyim;
“Yaşanmaz” bir kent oldu Mersin.
Aracınızla yol alamazsınız.
Kaldırımlarında yürüyemezsiniz.
Yeşil alan bulamazsınız.
Temiz havaya hasretsiniz.
Karmaşanın, kaosun işgaline uğramış durumdayız.
Neden olduğunu hepimiz biliyoruz aslında.
Kimse işini yapmıyor bu kentte.
Zabıta yok hükmünde.
Büyükşehir zabıtaları başta.
Scooter kovalıyorlar;
Ya da;
Denetlemekle görevli olduğu esnafların işgal ettiği mekanlarda sigara tellendirip, bedava çayla muhabbetin dibine vuruyorlar.
Alt birim belediyelerinin zabıtaları onlardan farklı mı?.
Onlar da aynı.
Bizim gibi seyirci.
Tek fark onlar bir de üste “maaş” alıyorlar.
Ana caddeler.
Köşe başları
Sokaklar.
Pazarlar.
Kaldırımlar.
Esnafa, işportacıya ait artık.
İster tezgah aç, istersen özel garaj yap, istersen oto park olarak kullan.
Esrar satsan gelip kimse sormaz.
Daha üzücüsü kent içerisindeki trafik polislerimiz.
Onlarda aynı ne yazık ki.
Duyarsız.
Sorumsuz.
Yaya geçidine park eden araçlar var.
Çift sıra park edilmiş, koca cadde tıkanmış kimin umurunda?.
Minibüsler de yolcu üst üste.
Klima yok.
Maske yok.
Üstelik pandemi var.
Şikayet edenin “dayak” yeme riski var.
Kim denetleyecek.
Kim bu halkın çıkarlarını, haklarını koruyacak?.
İnsanlar itilip kakılıyor.
Horlanıyor.
Hakları çiğneniyor.
Her şeyin kötüsüne layık görülüyor bu kentin sakinleri.
Kısacası;
Ayıp oluyor.
Kent yöneticilerine sesleniyorum;
“Sokağa çıkın.
Caddelerde, kaldırımlarda yürüyün.
Esnafla sohbet edin.
Işıklarda bekleyin,
Yaya geçitlerini kullanın.
İllaki bir “minibüs” yolculuğu yapın.
Yapın ki;
“Kent yaşayanı” olun.
Bizi anlayın!.
**
Sevdiğim Laflar:
“KARARDI KÖZ, TÜKENDİ SÖZ!..”