Siyaset dünyamızda yaşanan baş döndürücü gelişmeleri şaşkınlıkla izliyoruz.
Dün dündür’ü bile özledik.
Artık saat başı şaşırıyoruz gelişmelere.
Ekonomide ki halimiz ortada.
Sosyal yaşamlarımız bile o kadar hızlı değiştiriliyor ki;
İzleyemiyoruz, yetişemiyoruz.
Ancak bir hafta geriden takip ediyoruz.
Hayatın hiçbir anında katılımcı olamıyoruz son yirmi yıldır.
Hep seyirciyiz.
Birileri yazıyor.
Birileri oynuyor.
Yetmezse dayatıyor.
Biz seyrediyoruz.
Tiyatrodan çıkıp evine dönen yığınlar olduk farkında olmadan.
Sabah dahil oluyoruz oyuna.
Tam oyunun ne olduğunu anlayıp müdahale edeceğiz ki;
Akşam oluyor.
Oyun bitiyor, eve kapanıyoruz.
Her sabah ayrı bir oyuna uyanıyoruz artık.
Sosyal yaşamlarımız bile artık bize ait değil.
Başkalarına göre yaşıyoruz.
Birilerine göre kurgulanıyoruz.
Yaşam alanlarımız yine birilerinin kurgusunda bizden koparılıyor, çalınıyor.
Sahip çıkamıyoruz.
Hep bir şeyleri korumaya çalışır durumdayız.
Ve hep koruyamıyoruz.
Çalanlar sürekli önde, korumaya çalışanlardan uzun ara ileride.
Gerçeklerimizden koparılmış, başkalarının gerçeklerinin arkasına monte edilmiş gibiyiz.
Ön teker nereye;
Arka teker oraya.
Dönüp duruyoruz kendi çemberimizde.
İçindemiyiz, dışındamıyız o bile şüpheli.
Bir taraf lay lay lom, bahar bahçe.
Öbür taraf yaprak dökmekte zemherinin ayazında.
Soru şu:
Biz;
Bu muyuz.
Ya da;
Layık’mıyız?.
**
Sevdiğim Laflar:
“KUL SIKIŞMAZSA, HIZIR YETİŞMEZ..”