“Yedik.
İçtik.
Sanırım doyduk!..
Hesabı kim verecek?..”
Minik Serçe’nin güzel bir şarkısı olarak hatırlarım.
Şarkının kuyruğundaki "hesap verme -ödeme” kelimeleri önemlidir bana göre.
“Hesap” hep olur insan hayatında.
“Ödeme” de öyle.
Kısacası hesabı verirsen kurtulursun kardeşim.
Senden iyisi olmaz.
“Kuş” gibi hafiflersin.
Bir daha “borç” yapmaya, “hesap” istemeye yüzün olur üstelik.
Ödenecek hesabın sahibi vatandaş Mehmet ise ben karışmam.
O’nu mahalle bakkalı Ahmet düşünsün.
Ama borç isteyen bir belediye başkanı ise durum değişir benim için.
Hakkımı arar, diklenirim;
Konumuz Bay Başkanımız Sayın Seçer.
Yine borçlanma yetkisi isteyeceği konuşuluyor bu kritik günlerde.
Bu defa Akdeniz Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Gültak benden önce davranmış; taşı gediğine koymuş;
“Önce aldıklarının hesabını vermeli.”
Sayın Gültak “naif” insan;
Kapıları kapatmıyor.
İncelik gösteriyor.
“Kriz” değil “çözüm” diyor.
“Şeffaflık”diyor.
Sorumlu.
Yönetebilen.
Bulaşıcı bir biçimde güven veren.
Üreten.
Paylaşan.
Fırsatçılıktan uzak.
Yol gösteriyor.
Üstelik ezmeden, hırpalamadan yapmaya çalışıyor.
“Birileri!” teşekkür etmeli bence..
Benim işim ise sormak.
Soruyorum Bay Başkana;
Ses gelmiyor.
Ben sorunca;
“Dut yemiş bülbül.”
Besleme basın sorunca "şakıyan bülbül."
Beni boş verin o zaman;
Bari;
Sayın Gültak’ı dikkate alın.
“Kazanırsınız.”
**
Sevdiğim laflar:
“ALLAH DAĞINA GÖRE KAR VERİR!..”