Cuma günkü Belediye Meclisini yazmam gerek.
Bir kent yaşayanı, bir Mersinli olarak her toplantı sonunda biraz daha umudumu kesiyorum bu meclisten.
Samimiyet yok.
Bilgi, birikim yok.
Sorumluluk yok.
“Yerel meclis” olma özellikleri yok.
Ucuz siyasetin kuyruğuna takılmış, kendilerini tatmin peşindeler.
İçlerinde ayrı tutabileceğim birkaç kişi var.
Onlarda arada kaynayıp gidiyor ne yazık ki.
Yalın gerçek bu.
Mersin’i geleceğe taşımalarından vazgeçtim;
“Korumak” gibi bir düşünceleri de yok.
“Karaduvar” örneğin;
Sokakta “cıncık gülle” bulmuş çocuklar gibi bodoslamadan atlıyorlar konuya;
Karaduvar oluyor size; Saint Tropez.
En azından Mersin’in Çeşmesi.
Olmazsa;
Alaçatı’sı.
Nükleerci Fransa hayranı üye de dahil havaya girip alkışlıyorlar.
Kim istemez?.
Keşke olsak.
Ama;
“Olsak” deyince olmuyor ne yazık ki.
Çıkıyor oradan doğrucu Ali öğretmen;
“Polipropilen tesisi” diyor.
“Bölgedeki kimyasal üreticileri” diyor.
“Tarımsal zehirler” diyor.
Karaduvarlının “sağlığı” diyor.
Sayamadıkları da var daha.
Mealen;
“Bunları ortadan kaldırmazsanız yaptıklarınız işe yaramaz, emekleriniz boşa gider” diyor.
Sözün özü;
“Karaduvar” yine “Karaduvar” kalır demekte.
“Öğretmen” işte.
Siyaseti öğrenememiş.
Dilini tutamıyor; doğruları söyleyiveriyor.
Koca meclis.
Yüce heyet.
Şokta.
Düşünerek, bilerek, sorumluluk taşıyarak konuşmanın böyle yan etkileri oluyor işte.
O saatten sonradır meclisin tadının kaçması, ayarının bozulması.
Ne ağaç kesilerek bahçe yapılması.
Ne yıllar önce bitirilen denizimiz, balıkçılığımız.
Ne de üzerine nükleer kondurulan zehirlenmiş topraklarımız üzerine nutuk atılması çare olamazdı sayın meclisimize.
Olmadı da zaten.
Psikolojileri bozuk ayrıldılar toplantıdan.
Yazık oluyor onlara da.
Üzülüyorum!..
**
Sevdiğim Laflar:
“SAYILI GÜN TEZ GEÇER..”