İtiraf ediyorum;
Kaşınıyoruz.
Hatta;
Şahsen kaşınıyorum.
“Rahat batıyor” derler ya;
İşte öyle.
Halbuki;
Gül gibi memleketimiz var.
Dağlarımız, taşlarımız.
Güneşimiz, kumsalımız.
İster yüz, ister “çim.”
Tertemiz denizimiz var.
Sıcak mı dediniz.
Sepserin yaylalarımız bizleri bekler.
Ormanlarımız, derelerimiz.
Yok, yok.
Yani;
Deyin ki; cennetteyiz.
Ayrıca;
Beyefendi gibi bir Başkanımız var.
Bir Meclis yönetir ki:
Sanırsınız Hüsamettin Cindoruk;
Öyle cevval, becerikli.
Daha dün İstiklal caddesindeki bozuk kaldırım onarıldı.
Tehlike saçan o kara delik kapatıldı.
Onaltı aydır yapılmamış iş akşama kalmadı bitti işte.
Yetmiyor;
Köprüler yaptırıyor; gelip geçmeye.
Geçitler yaptırıyor; girip çıkmaya.
Daha dur;
Demirden tekerlekli metrolarda gezdirecek bizi.
Biz ne yapıyoruz?.
İki dakika sabredemiyoruz.
Eleştiriyoruz.
Bildiğiniz nankörlük bizimkisi.
Oysa;
“Beyefendi’nin muhteşem yükselişi” desek ve ilave etsek;
% 45’den, % 60’ a!.
Mesela.
Sallasak yani.
Nasıl olurdu sizce?.
Şöyle diyelim isterseniz;
Namı yürüsün.
Çiftliğinden mor kuyruklu koyun sürüleri eksik olmasın.
Emrindeki marabaları sayamasın.
Bir.
İki.
Üç.
Yetmez;
Dört dönem başımızda dursun.
Simgesi simgemiz olsun.
Demelimiyiz?.
Beyefendinin belediyesi.
Beyefendinin partisi.
Bize ne!
Demelimiyiz?.
Mersinli’nin derdi bizi germez kardeşim!.
Demelimiyiz?.
Kervan yürüyorsa eğer;
Bizde “yancı” olalım bari;
Demelimiyiz?.
Bir köşe de bize verin.
“Akıllı akıllı” yazarız.
Demelimiyiz?.
“Desene kardeşim” diyenleri saygıyla selamlıyor, en derin muhabbetlerimi gönderiyorum.
“Demeyin” diyenleri şiddetle kınıyor; “kafanız aha bu kadar çalışır işte!” diyorum.
Üstelik;
“Sebebimiz olacaksınız” deyip bir daha ve yine şiddetle kınıyorum.
**
Sevdiğim Laflar:
“KADI EKMEĞİNİ KARINCA YEMEZ!..